Evet... Nerde kalmıştık, kime diyoduk!!! Hahhh...
Ey Sevgili Yerli Turist
Ey Sevgili monoton İstanbullu...
Boğazı yaladık yuttuk,sıradakiiii! Diyosanız veya
orası bize uzak...başka ne var elimizde diyorsanız
İstanbul'da yeme içme mekanları gez gez bitmez... O
halde şimdi de
Buyurunuz Kahvaltı
Alternatiflerimiz;
Anadolu Yakası
Ya entersan... Avrupa yakası ve Anadolu Yakasının ne kadar başka başka
olduklarını yeme-içme Kahvaltı farklılıklarından bile fark edebilirsiniz...
Anadolu yakası daha bi sefacı yaaa... Daha bi ailece kahvaltıcı... çoluklu
çocuklu J
Bakalım görelim...
Moda - Moda Teras: Kahvaltı ve
Anadolu Yakası kelimeleri bir araya gelince ilk aklına gelen semt Moda olsa
gerek! Caddecanlar yine ve illa Cadde derler o ayrı ama...
Kadıköy'ü, Karşıyı, Kalamış'ı tepeden gören... Anadolu yakasının ucu, tepesi
Moda... Kadıköy e 10 dk ama kendi başına, başka bir hava, başka bir dünya
Buranın da en köklü mekanlarından, en güzel yere konumlanmış olanlarından
Moda Teras... Açık büfe kahvaltıya varım diyorsanız, ailece gelelim... uzun
uzun da takılırız çocuklarla, hem uzak da olmasın diyorsanız sabah – öğle –
akşam tavsiye edilecek bir mekan
Caddebostan - Zanzibar: Caddebostan sahilde yürürken gördüğünüz o kocaman
köşk var ya... hatta sahilde uzaklardan bile görülen o yer! İşte orası Zanzibar
J Denize
bir de bu taraftan bakayım, terasında güzel kahvaltımı edip sahilde yürüyüşümü
yapayım, boğazda oltalardan olsun, denize girenlerden olsun,yürüyecek yer
bulunmuyor... hem zaten ben Anadolu yakasını daha çok seviyorum, arabamı da
insan gibi park edeyim derseniz buyurunuz Zanzibar a... ( güneş batarken
şarap+peyniri de ayrı bi güzel oluyo tabiii)
* Kahvaltı resmi koymadım ki...evet o bina bu binaymış diyebilin diye :)
Caddebostan - House Cafe:Caddebostan Migrosun karşı çaprasında...
Balıkadamlar kulubünün yanındaki mekanın olayı Terası! Alt katı kapalı ama
terasta olup da denize nazır kahvaltınızı etmediğiniz sürece çok da anlamlı
değil yaniiii.... Yer beklerken bile, tahta merdivenlerinde... ağaç altında,
renkli puflarda sabırsızlıkla bekleyebilirsiniz masanızı... Kahvaltı, daha önce
de anlattığım gibi House Cafe kahvaltısı...
Kuleli - Alperenler: Anadolu
yakasının yalılarla örtülü boğaz hattında, kuleli askeriyi geçtikten hemen
sonra... Boğaz kahvaltıları kıvamında kahvaltı edebileceğiniz... deniz ile
aranıza yolların girmediği hem de otoparkı olan bir mekan burası... Boğazı bir
de bu taraftan göreyim derseniz geliniz... ama Üsküdar – Beykoz hattındaki
hatırı sayılır trafiğe de dikkat dikkat J
Kanlıca: Anadolu yakası boğazının yine sayılı denize
sıfır yerlerinden Kanlıca... Yoğurdunuzu yiyip, tostunuzu söylemek istiyorsanız
da buradaki cafecikleri tercih edebilirsiniz... Ki Yoğurdu walla başka...illa
denenmeli... hem de yerinde
Avrupa Yakası
Avrupa yakası da... Denizi
görsün görmesin, daha çeşnili, daha karışık, daha yanarlı dönerli... Sefanın da
dibi, İsteğin göbeği... renk renk ama biraz daha genç, belki biraz daha
hızlı...ama kahvesi hep köpüklü
Mesela... Birkaç örnek renk...
Karaköy - Namlı:
Burası bir şarküteri... Ama şarküterinin hası, kralı... ağababası J Karaköy de Nam-Port da yaptı namlı deniz
manzaralısından ama öz hakiki Namlı bir başka... Ondan olsa gerek ödül üstüne
ödül alan kült bir mekan! Çalışanları daima, onca kalabalığa rağmen yardımcı,
süper hızlı... Burada self servis usulü olduğunu ve yemek istediklerinizi bir
bir tezgahın arkasından seçtiğinizi de belirteyim de... amaaan bu ne, bana
gelmez self-servis derseniz paşa gönlünüz bilir J ama bu kadar anlattıktan sonra masa bulmanın ne
kadar zor olduğunu da tahmin etmek zor olmasa gerek, o yüzden, dikkat dikkat J
Cihangir – White Mill: Uzun kahvaltıların
semti Cihangir... Köşe başı cafe, köşe başı kahvaltı ama bunların arasında
kapısının önünden geçerken hiç bişeye benzetemeyeceğiniz, küçük ve boş bir
giriş göreceğiniz mekan sizi şaşırtmasın, yanlış yere geldik heralde
dedirtmesin... Hemen içerdeki merdivenlerden çıkıp yukarı kata, hatta oradan
mümkğnse arka bahçeye gidin... Bir taraftan ağaçların arasında keyifli ve rahat
bir şekilde gazetenizi okurken diğer taraftan da organik kahvaltının ya da pancake
lerin tadına bakmak.. hatta bakmadan yumulmak...Num Num Nummmmm
Şişhane – Big Chef’s: Ankaradayken, neden İstanbul’a açmıyorlar ki burayı, böyle yemek-böyle kahvaltı
bu fiyata İstanbulda walla yok... açsa deli gibi iş yapar dediğim
mekan...sonunda İstanbullu oldu.
Nasıl da güzel oldu, nasıl da güzel oldu... Etilerdeki mekanlarında Ankara
stayla Brunch yapıyorlar, ki damak da çatlatır mide de patlatır J o tarz... Şişhane de ise Kahvaltı
bulabilirsiniz Pazarları da... ki, semtin ve mekanın havası için birebir...
İsteyene mükellef kahvaltı tabağı, isteyene hızlı hızlı pancake ler... ama
hepsi lezziz, hepsi nefis J
* İki kişiyseniz
ve hava güzelse minnoşcuk balkoncuklarını tercih edin derim ben...Çok kişiyseniz de uzun masası var yaaaa.... ammmannn, o da mı dert J
Uzaklar
Ve İstanbullu, sefacı...
gez-gezci İstanbullu... Okullar kapandığı gün şehri terketmeye başlayan,
okullar açılmadan bir gün önce geri dönen... Bu kadar para ve zamanı nereden
bulduğunu zor anladığım ama yarım gün arifeyi bile boş geçmeyen, köprüleri...
gişeleri tıkayan İstanbullu! Bunlar da senin sus payların J Nefes
aralıkların...
Polonezköy - Polina: Polonezköy demek biz İstanbullular için kısa kaçamak demek... Şehirden hem uzak, hem yakın olmak demek... Aileler için şehirli çocukların yeşili gördüğü, hatta abartıp ata bile binebilecekleri, manitaların pastoral ortamda temiz hava, bol güneş yapabilecekleri yer demek. Hal böyle olunca, adım başı Cafe ve tabii ki saatler ilerledikçe artan trafik demek J Öğleden sonra ızgarası da meşhur olan Polonezköyde kahvaltıyı ben çok mu çok tavsiye ediyorum. Onca mekan arasında da Polina cıyım ben. Börekleri, kahvaltılıkları götürdükten sonra, devasa Polonya pastaları için de mide de yer bırakılması gerektiği uyarısını da önden yapayım da ben... Yemeden dönmeyin
Maşukiye- Manzara: Kartepeye doğru çıkarken, sapanca gölünü
tepeden gören bu mekanın alamet-i farikası adından belli J e bi de tabii yörenin olmazsa olmazı
karadeniz kahvaltısında J kuymak da denemek lazım esasında, trabzon
peyniri de diyorsanız... Yazın göl kenarında ya da dağ başında yürüyüş nefis
olur ya da kışın fış fış kayak yapmaya giderken karnımız dolu olsun ya hu
diyorsanız Manzaraya uğramanızı tavsiye ediyorum.
Demirciköy - Uzunya: Yaz oldu mu İstanbullular
kendilerini atacak deniz arıyorlar... mevcut alternatifler kara kuru deniz de
olsa...hiç yoktan iyidir tabii ki... İstabulumuzun en deniz mekanlarından biri
olan kilyos tarafında Demirciköy... Uzunya da öğleden sonra kalabalıklaşan,
size İstanbulda olduğunuzu unuttuan bir tesis... Bana gelmez karadeniz
derseniz, yine de denize nazır mükellef bi kahvaltı edeyim ya da aksama Balık
sefayı yapayım derseniz tavsiye edilir... Ama ne!!! Tabii ki trafik J aman dikkat!!!
NOT: Hıdiv Kasrı – Beylerbeyi Sarayı – Pembe Köşk
– Sarı Köşk – Yıldız Parkı – Ihlamur Kasrı... aklıma ilk gelen, her birinin
yeri, bahçesi mükemmel olan mekanlar. Sağolsun Beltur da bunun kıymetini
bilmiş... hepsinde kahvaltı organizasyonları aranje etmiş ama...İstanbul / bu
güzelim mekanlar ve kapalı poşetlerde reçeller-ballar-peynirler... olmuyo ya!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder